Hadi gelin bir ev satın alırken nelere dikkat ediyorum buna bakalım.
Yazının sonunda Ulusal Konut Projesinden bahsettim. Sonuna kadar sabırla okumanızı isteyeceğim, sevgiler...
Selam,
Üzücü ve korkutucu şiddeti olan bir deprem geçirdik. Büyüklük ile şiddet farklı şeyler. Mesela Kahramanmaraş merkezli depremde 7.5 ve 7.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Bu büyüklük bir nevi kırılan yüzeyin büyüklüğünü ve dolayısıyla ortaya çıkan enerjinin düzeyini belirten bir ölçü diyebiliriz. Şiddet ne peki? Şiddet ise depremin yer yüzündeki yıkım etkisi. Kahramanmaraş merkezli deprem için şiddete 9.0 ve üzeri diyebiliriz. “Deprem can almaz, bina can alır.” Bu deprem ile Japonların binaları hepimizin aklının ucundan geçti. Adamlar 9.0 büyüklüğünde deprem yaşıyor ama yıkılan bina yok, can kaybı yok, yani şiddet neredeyse sıfır. Bizim deprem yönetmeliğimiz Japonlarınki ile yarışır vaziyette. Ama neden bizde yıkım çok. Kontrol mekanizmamız Japonlarınki kadar iyi değil. Bir arsaya bina yapmakla iş bitmez. Bina aynı insan gibi nefes alıp veren canlı bir yapıdır. Nasıl hastalanmamak için kendimize iyi bakıyorsak, binayada bakmamız lazım. Bina inşaatın başlama anından bitimine, binanın faaliyete geçmesi, binanın yönetimi bu süreçler çok çok önemli.
Mesela müteahhit güneş paneli koymaz çatıya. Neden inşaat maliyetini %10 artırır. Ama daireleri satış anında o kadar pahalıya satamaz. Güneş paneli bina yaşamaya başladığı, nefes almaya başladığı andan itibaren daire sakinlerine elektrik, su, ısınma olarak geri döner. Yani daire sakinine faydası var. Eh ülkemizin sorunu insan odaklı iş yapmayız pek. Sevmeyiz birbirimizi. Zaten insan odaklı yapsaydık yatay mimariye odaklanırdık. Ne işimiz var dikeyde. Japonya mıyız biz canım, küçücük adaya milyonları sığdırmak zorunda değiliz ki. Merakla, Ev alırken dikkat ettiğim kriterleri beklediğinizi biliyorum. Farkındalık olması açısından her konuya ufak ufak dokunuyorum. Biraz daha sabır. :)
Yatay mimari tamam ama nedir bu yüksek olmayan yapı. Mimar ve şehir tasarımcısı Jan Gehl bir kitabında “Yüksek yapılarda yaşayan insanların 5. kattan sonra sokak ile alakası kopmaya başlar. Artık şehirde yaşayanlar bile şehirden izoledir.” Böylece 5 kat üzeri yapılara yüksek bina diyebiliriz. Aslında yıkımı korkunç yapan şeylerden biri de betonlaşma. Betonlaşmaya karşı hep birlikte ahşap dememiz gerek. Mass timber(masif ahşap) yapımı binalar moda oldu. Hem mühendislik açısından dayanıklı, hem daha az can alıcı, artık yanmaması içinde çözüm bulmuşlar. Ahşap ile birlikte çeliğe de odaklanabiliriz. Çelik yapılı binalar vazgeçilmezimiz aslında.
Hadi gelin ufakta yeşil bina-akıllı bina kavramlarına değinelim. Yeşil binaya kısaca kendi enerjisini kendisi üreten, ihtiyaçlarını kendi içinde çözen bina diyebiliriz. Örneğin güneş panelleri ile kendi elektriğini üreten bina, yağmur sularını biriktirip ortak alanda kullanılan su, arıtma ile artılan suyun bahçe ve lavaboda kullanılması, güneşten maksimum verim alınması, ortak alanları elektrikle değilde her yeri cam yapıp güneş ışınları ile aydınlatabiliriz. Akıllı bina ise her şeyin teknolojik olduğu bina. Mesela deprem anında otomatik açılan kapı yapmışlar. Yangın anıdan binadaki asansörler en yakın katta duruyor ve her daireye alarm çaldırıyor, yangın var önlemini al diye. E akıllı ampuller var, gün batımı ile açılıyor, gün doğumu ile kapanıyor, oğlum odanın ışığını niye kapatmadın derdine son işte, kızım kapıyı açık bırakıyorsun odalar soğuyor derdine de son. E ısınmayı siz eve gelmeden 10 dk önce açıp evi ısıtıyor alexa. Siz de üstüne enerji tasarrufu sağlıyorsunuz. Bizim aile evi akıllı, gittim geçen kombiyi havanın sıcaklığına göre açıyor kapatıyor, üşüdüm tabi. Dedim anne şu kombiyi açalım biraz. (Bizim evin akıllı sistemi annem :) canım benim) Ben yüksek binada oturuyorum, herkes açıyor kombiyi, akıllı da ev, e zaten yalıtımını da iyi yapmışlar sıcağa alıştım. Bu ev bana soğuk geldi. Neyse ki iyi bir pazarlık sonrası 38 den 45 dereceye çıkartabildim. :) Bu akıllı bina, yeşil bina nedir detayına girip sizi sıkmicam, önceki yazılarımda ve podcastlerimde detaylı anlattım. Podcastler müzikli keyifli dinlersiniz.
Ev alırken, hiç böyle standartlar belirtmiş miydiniz?
Daire alacağım bina, maksimum 5 katlı olur. Ev alırken asla 20 yıl üzerinde yaşı olan binada ev almam. 5 katlı bir bina: Bir katı 3.5 metre desek 17.5, yaklaşık 18 metresi görünür. Bir de görünmeyen toprak altı 6 metresi olsun binanın.
Bu ne demek:
En az bir bodrum katı olsun, 3 metre.
Bir de temeli olacak, o da donma derinliğinin altına kadar kazılmalı, aslında sığ temel bile 3 metre. Toplamda görünmeyen toprak altı, 6 metre olur. Yani binanızın en az 1/3’ü toprak altında olsun. Binaya başka bitişik bina olmayacak. Üzerine başka bir bina göçse ondan etkilenmeyecek kadar diğer binalarla mesafesi olacak. İlk bunlara dikkat ederdim. Ancak dahası var. Binaya sonradan asansör, su deposu gibi ekler yapıldıysa o binadan daire asla almam. Alacağım dairenin binasının zemin katı, mutlaka diğer katlarla aynı ölçülerde olmalı. Zemin katlar 1+1 ya da 2+1, üst katlar 3+1 olan binadan daire almam. Alacağım binanın mutlaka ama mutlaka bodrum katı olmalı ve bodrum katında mutlaka rutubet bulunmamalı.
Bina ve daire işyeri satın alınmak istenirse öncelikle binanın bulunduğu bölgenin zemin şartlarına göre gerekli mühendislik hizmeti almış mı, mimari olarak binada ruhsat projelerine göre fazlalık veya eksiklik var mı, bina yapım esnasında denetlenmiş mi, iskan şartlarını sağlamış mı, bina iskan sonrasında nem, rutubet, ısı kaybı, çatı izolasyon, drenaj, korozyon, asansör gibi durumlara karşı korunmaya devam ediliyor mu, bunlara bakarım.
Dedik ya binalar yaşayan bir varlıktır diye bina periyodik teknik bakım hizmetleri alıyor mu, binanın hukuki bir problemi var mı, hususlarına bakılır. Gerekiyorsa bu hususlarda bilgili ve yetkin kimselere müracaat ederim.
Alt katlarda dükkan varsa kesilmiş kolon ve perde duvar var mı yok mu ona bakarım. Depoya otoparktan girmemeye üşeniyoruz diye döşemeyi kesip merdiven yapıyoruz. Bu döşeme kesimi kiriş ve kolonlara zarar vermiş mi ona bakarım. Bununla birlikte şu an gündem olan güncel tarihli deprem analizi raporunu incelerim.
Ek olarak;
Benim param çok, çalıştım biriktirdim diyorsanız bu kriterlerin yanı sıra binanın yeşil bina olmasına, akıllı sistemler ile döşenmiş olmasına biraz daha abartalım deprem izolatörlü olmasına da dikkat edin. Bunlar maliyetli şeyler olduğu için satış bedelide yüksek oluyor. Aslında yüksek olmaması gereken bir konu da işte… tam da bunu çözmek için toplum bilinci oluşturmak adına bir ekip ile girişim kurulmuş. Ulusal Konut Projesi-UKP, aşağıda bahsedeceğim biraz…
Altın tavsiye vereyim size, bir ev/daire satın alırken “altın saat” dediğimiz zamanda evi inceleyin. Gün batımından yarım saat ile bir saat önceki zaman dilimine deniyor bu altın saat. Bu saat günün dinginliği, günün bitişinin getirdiği rahatlık, havanın büründüğü turuncu rengin insanı hayallere daldırması gibi bir sürü etken psikolojimize pozitif etkiler sunuyor. İşte istediğimiz evi tam bu saatte bulabiliriz. Hanımları bu saatte gezdirebilirsiniz ;)
İşte o güzel proje Mimar Şenol Gökner liderliğinde yürütülen Ulusal Konut Projesi-UKP, bu proje yüksek bina yerine az katlı binaların yapımı ile birlikte binalar hakkında toplum bilinci oluşturmak adına oluşturulmuş tamamen fahri bir girişim.
Kendi tanımları ile, Ulusal Konut Projesi, Türkiye'nin deprem riskine karşı güvenli, insani ve sürdürülebilir konutlar inşa etmeyi amaçlayan bir girişimdir.
Bu projeyi bir haftadır takip ediyorum katkı sunmayada çalışıyorum. Proje gönüllülük esasına göre herkes görev alabiliyor. Basit ama etkili görevler. O yüzden buradan whatsapp grubuna katılıp hem katkı sağlayabilirisiniz hemde toplum bilincini arttırabilirsiniz. Bununla birlikte projenin websitesine buradan erişebilirsiniz.
Faydalı olması açısından Şenol Gökner Beyin röportajını buradan okuyabilirsiniz.
Umarım daha dayanıklı, uzum ömürlü binalar inşa eder ve toplum olarak bilinçli bir gelecek yürütebiliriz. Sürdürülebilir bir yaşam ve gelecek için en önemli unsur insan. Birbirimizi sevelim, bilinçlenelim ve birlikte ayağa kalkalım.